Çoğu İzmirlinin Bile Bilmediği İzmir Hakkında 20 Bilgi

Her yönüyle tanımak istediğiniz bir kadın gibidir İzmir. Otur karşısına, anlatsın kendisini sabaha kadar; dinlemekten hiç sıkılmazsınız. Öyle de güzeldir…

Helenistik dönemden Osmanlı'ya, Cumhuriyet'in ilk yıllarından günümüze kadar uzanan hikayesinde İzmir'in tarihine küçük bir yolculuğa çıkalım.

Kaynak: onedio.com

1. Tarihte bilinen ilk kadın eylemini İzmirli kadınlar gerçekleştirdi.

İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesi’ndeki belgelerde anlatıldığına göre, 1828 yılında ekmek fiyatlarına fazla zam gelmesi İzmirli kadınları oldukça kızdırmıştı.

3 gün boyunca sokakları işgal edip eylem yapmışlar. Sonunda bu eylem başarıyla sonuçlanmış ve ekmeğe yapılan zam geri çekilmiş. Böylece kadınlarca gerçekleştirilen ilk eylem olarak kayıtlara geçmiş.

İzmir kadını demek ki her dönemde aynıymış. Şaşırdık mı? Hayır. 

2. İzmir, Konak Saat Kulesi ile ünlü olsa da şehirdeki en eski saat kulesi başka bir kule.


Şehrin zamanı gösteren toplam 4 kulesi var. En eskisi Alsancak Garı Saat Kulesi.


Aydın – İzmir demiryolunun tamamlanmasının ardından İngilizler tarafından inşa edilmiş. Saatin çanının üstünde ‘Cast by Jonh Warner Song’ yazısı ile ‘London 1890’ tarihi bulunuyor.

Konak Saat Kulesi ise 2. Abdülhamit'in 1901 yılında tahta çıkışının 25. yılı kutlamaları çerçevesinde yaptırılmıştı.

3. Ünlü Antik Yunan filozoflarından bazıları İzmir'de yaşamıştır.


İlyada ve Odysseia gibi önemli destanları yazan, Antik Yunan filozoflarından Homeros İzmir'de yaşamıştı. İzmir'de hala adına öykü yarışmaları düzenlenir.

Ünlü filozof ve şair Xenophanes'in M.Ö. 6. yüzyılda Kolofon'da (İzmir'de bir antik kent) yaşadığı, eserlerinin çoğunu burada ortaya çıkardığı biliniyor.

Yunan filozoflarından Heraklit de ''Bir nehirde iki kez yıkanılmaz.'' sözünü, M.Ö. 540-480 yılları arasında Efes'te yaşarken söylemiştir.

Diğer bir ünlü filozof Anaxagoras ise İzmir'in muhteşem doğasına kendini kaptırmış ve bugünkü Urla'da yaşamıştır.

Birçok ünlü filozof gibi, ünlü hekim Galen de İzmir'e hayran kalıp Bergama'da yaşamıştır.

4. İzmir’de Atatürk’le Rum genci arasında geçtiği söylenen şu diyaloğu duymuşluğunuz vardır:

Takvimler 1923… Adres Kordon. Naim Palas. Cumbada oturuyor Sarışın Kurt. Sevmez fazla yemeği. Leblebi var önünde. Garson titriyor, çünkü çocuk Rum.
Sesleniyor Gazi, şefkatli…’Vre Dimitri’ diyor: ‘Gel bakayım.’ Çocuk ‘Buyur Paşam.’ diyor, ‘ş’lere dili dönmeyen, kırık dökük Türkçesiyle. ‘Sizin Kosti…’ diyor, işgal sırasında kasıla kasıla İzmir'e gelen Yunan Kralı Konstantin'i kastederek, ‘Geldi mi buraya?’
-Geldi Paşam.
-Oturdu mu bu masaya?
-Oturdu paşam.
-Güneş batarken rakı içti mi?
-İçmedi Paşam.
-E o zaman sormadın mı be çocuk, ne halt etmeye almış İzmir'i?
Konstantin içmemiş ama İzmirliler için rakının önemi büyüktü; ki hala büyüktür.

Üretimin Tekel tarafından denetim altına alınmadığı yıllarda İzmir’de çok sayıda rakı markası vardı. Ziya Rakısı, Bulut Rakısı, Sakızlının Rakısı, Zevk Rakısı, Zeybek Rakısı, Muhabbet Rakısı, Kibar Rakısı, Cihanbeğendi Rakısı, Ayyıldız Rakısı, Hususi Ala Rakı, Hayat Rakısı o isimlerden bazıları.

Hatta çok ilginç bir bilgi daha verelim: Göztepe’de üretilen Cihanbeğendi Rakısı, özellikle Güzelyalı ve Göztepe’de satılırdı. Üstelik Karşıyaka-Göztepe rekabeti, o dönemde rakı tercihlerine de yansımıştı. Göztepeliler, Karşıyaka Şayetse Sokak’ta üretilen Bulut Rakısı’nı, Karşıyakalılar da Cihanbeğendi Rakısı’nı içmezdi.

5. Göztepe ve Karşıyaka demişken, bu rekabetten söz etmemek olmaz.

1980-81 sezonundaki derbinin önemi büyük. Askeri darbeyi yeni atlatmış bir ülke atmosferinde, gündemde hiç söz edilmeyen bir karşılaşmaydı. Buna rağmen İzmirliler sevdasından vazgeçmeyerek maça koşmuşlardı. Göztepe ve Karşıyaka sevdasının sonucunda Atatürk Stadyumu 80.000'i aşkın insanı ağırlamıştı.
Hınca hınç dolan stadyumda hem Türkiye liglerinin seyirci rekoru, hem de dünya ikinci ligi seyirci rekoru kırılmıştı.

Hınca hınç dolan stadyumda hem Türkiye liglerinin seyirci rekoru, hem de dünya ikinci ligi seyirci rekoru kırılmıştı.


Her ne kadar ezeli rakip olsalar da Göztepe yıllar sonra 2. lige yükseldiğinde aralarında böyle güzel bir diyalog da geçmişti.

6. İncil'de sözü edilen 7 kutsal kilise vardır. Bunlar Hristiyanlık'ın ilk yedi kilisesidir ve İzmir bölgesinde kurulmuşlardır.

M.S. 53-56 tarihlerinde misyoner Pavlus, Efes kentine geldi ve kaldığı süre içerisinde yörede Hristiyanlık'ın yayılması için çalışmalar yaptı. Bu çalışmalar sonucunda Hristiyanlık dininin ilk yedi kilisesi kuruldu.


Yedi Kilise, Roma İmparatorluğu döneminde kurulmuştur, her bir kilise kurulduğu yerin Roma dönemindeki adıyla anılır:

  • Efes (Ephesos) (Selçuk) – (Efes metropoliti)
  • İzmir (Smyrna)
  • Bergama (Pergamon)
  • Salihli (Sardes)
  • Alaşehir (Philadelphia)
  • Denizli (Laodikeia)
  • Akhisar (Thyateira)


ABD'deki Philadelphia şehri, adını Alaşehir'deki kiliseden alıyor.

Ayrıca M.S. 435'te Hristiyanlık'ın üçüncü konsülü Efes'te Meryem Ana Evi yakınlarında toplanmış ve İsa ile Meryem'in tanrısal nitelikleri tartışılmıştır.


Vatikan tarafından yeryüzündeki en kutsal binalardan biri olarak tanımlanan Meryem Ana Evi, bugün dünyanın dört bir yanından gelen Hristiyanların ziyaret ettiği, gözde ve kutsal bir mekan konumunda.

7. Güzelliğine ve keyfine oldukça düşkün olarak bilinen Mısır Kraliçesi Kleopatra, 188 yılında tatil için İzmir'e gelmiştir.

Kleopatra, 188 yılının kış aylarını, büyük aşk yaşadığı Romalı general Antonious ile birlikte Efes’te geçirdi.

Öyle büyük bir aşk yaşadılar ki, ayrılmaları için savaş çıkarılmıştı. Dünya tarihinin en büyük aşklarından birini konuk etmek de İzmir’e yakışırdı. Ziyaret sebebi, güzelliğine çok düşkün olan kraliçenin, İzmirli kızları yakından görmek istemesi de olabilir.

8. Bademler Köyü, Türkiye' de tiyatro bulunan tek köydür. 80. yaşını deviren tiyatro hala faaliyetlerine devam etmektedir.

Yolunuz düşerse Urla'da bulunuyor.

9. Zübeyde Hanım'ın anıt mezarı İzmir-Karşıyaka'da bulunuyor ve emin olun hiç yalnız bırakılmıyor.

Zübeyde Hanım, Balkan harbinden sonra, birçok Türk ailesi gibi, kızı Makbule ile birlikte Selanik'ten göç etti ve İstanbul'a gelerek Beşiktaş-Akaretler'de bir eve yerleşti. Milli Mücadele yıllarında Ankara'ya gelen Zübeyde Hanım, 1919'da ayrılmak zorunda kaldığı oğlunu, yıllar sonra Ankara'da yeni cumhuriyetin kurucusu olarak gördü. 14 Ocak 1923'te tedavi amacıyla geldiği İzmir'de 66 yaşında vefat etti.

Kabri, Ferik Osman Paşa Camii avlusu içindedir. Mezarın mevcut şekli bizzat Atatürk tarafından belirlenmiştir.

10. Şimdi olduğu gibi çok eskiden de İzmir'e 'Güzel İzmir' deniyordu.

Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma’nın imparatorluk devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İyonya kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Bu maksatla da bu şehre ‘Güzel İzmir’ ve ‘la Perle de l'Ionie’ (İyonya'nın İncisi) deniyordu

11. Bugün gezilen Efes, Büyük İskender'in generallerinden Lisimahos tarafından M.Ö. 300 yıllarında kurulmuştur. Tümüyle mermerden yapılmış ilk kent olarak bilinir.

12. İzmir ve Selanik, aynı evin içinde büyümüş ama sonra ayrı ailelere emanet edilmiş iki kardeş gibidir.

Ege’nin iki kıyısında birbirine benzeyen iki şehir… Bir Selanik fotoğrafı gördüğünüzde İzmir’in özellikle Kordon’a dolgu yapılmadan önceki silüetini anımsamamak zor.
Keza, İzmir’e gelen bir Yunan da kendini bir anlığına Selanik’te hissedebilir.


Bu benzerliğin yanı sıra, iki kentin tarihi ve kültürel yakınlığı da oldukça fazla. Fotoğrafta da Selanikli bir ‘gevrekçi’yi görüyoruz.

Selanik’ten İzmir’e, İzmir'den Selanik'e çok sayıda mübadil aktarımı da olmuştur.


Gülcemal ve başka vapurlarla mübadil Yunan ve Türk halkından binlerce insan, bir kardeş kentten diğerine taşınmak zorunda kaldı.
Aslında insanlarla beraber, tarih ve kültür taşındı; kentler daha da yakınlaştı. Aynı acıların ve doğduğu topraklardan ayrılmanın hüznü, hem Selanik’e hem de İzmir’e yıllar içinde kök saldı.

Aslında insanlarla beraber, tarih ve kültür taşındı; kentler daha da yakınlaştı. Aynı acıların ve doğduğu topraklardan ayrılmanın hüznü, hem Selanik’e hem de İzmir’e yıllar içinde kök saldı.

Bu fotoğraf Selanik'e ait ama İzmir'e çok benziyor.



Ve tabii ki Atatürk'ün doğduğu evin Selanik'te olması da aradaki bağı sağlamlaştırıyor.


Bu bağdan dolayı iki şehir arasında feribot yolculukları bile başladı.

13. İzmir 1945'e kadar Türkiye'nin ikinci büyük şehriydi.

İzmir’in nüfusu 2014 TÜİK verilerine göre 4,113,072 kişidir. Kentin nüfusu 1970-1985 arasında çok artmıştır. 1945'e kadar Türkiye'nin ikinci büyük şehriydi.

İzmir'in en çok göç aldığı şehirler şu şekilde: 186.000 Manisa, 130.000 Mardin, 126.000 Erzurum, 120.000 Konya, 84.000 Aydın, 83.000 Afyonkarahisar.

14. Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı da İzmir'deydi.

Antik dünyanın mermerden inşa edilmiş ilk tapınağı olup, temelleri M.Ö. 7. yüzyıla kadar gitmektedir. Tanrıça Artemis'e ithafen Lidya Kralı Croesus tarafından yaptırılan yapı, Yunan mimar Chersiphron tarafından tasarlanmış ve dönemin en büyük heykeltıraşları Pheidias, Polycleitus, Kresilas ve Phradmon tarafından yapılmış olan bronz heykellerle süslenmişti. Boyutları 130×68 metreydi.

Artemis Tapınağı M.Ö. 21 Temmuz 356'da adını ölümsüzleştirmek isteyen Herostratus adlı bir Yunan tarafından yakıldı.


Aynı gece Büyük İskender doğmuştur. Büyük İskender Anadolu’yu fethettiğinde Artemis Tapınağı’nın yeniden yapılması için yardım teklif etmiş fakat reddedilmiştir. Tapınaktan günümüze sadece birkaç mermer blok kalmıştır.

15. İzmir'de 1676'da büyük bir veba salgını gerçekleşti ve yaklaşık 30 bin kişi hayatını kaybetti.

Veba salgınlarının çokluğu, İzmir’in uluslararası ticaret yolları üzerinde bulunmasından kaynaklanıyordu. Başka ülkelerden gelen gemilerle yayılmıştı. 1812’de başlayıp üç yıl süren salgın ise 40.000’in üstünde İzmirli'nin ölümüne sebep olmuş, şehir adeta boşalmıştı.

16. İzmir, tarihi boyunca yangınlara teslim olmuş, yaşadığı her yangından sonra yeniden canlanabilme başarısını göstermiş bir kenttir.

Kentin neredeyse tamamını tahrip eden bilinen ilk büyük yangın 1688 depremi sonrasında çıkmıştı. 1742 yangını da keza kentin tamamını yok etmişti. 1763 – 1861 arasında yaklaşık 100 yıllık bir dönemde 10 büyük yangın daha yaşanmıştı.

İzmir I. Dünya Savaşı’ndan sonra 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in Kurtuluşu ile sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve iş yerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir.

Yangın alanında bugün İzmir Enternasyonal Fuarı bulunmaktadır.

17. Nobel ödüllü İsveçli şair Tomas Tranströmer'in ‘İzmir Saat Üç’ adlı bir kitabı vardır. İzmir'e geldiğinde çok etkilendiği için yazmış.

Gezmeyi çok seven bir yazarmış ve planları arasında Türkiye de varmış. Bir gün bir Türk arkadaşı sayesinde bu fırsatı yakalamış. Önce İstanbul'u, sonra da Bursa'yı gezmiş ve ülkesine dönmeden son olarak İzmir'i gezmiş. İzmir'den etkilenince de ‘İzmir Saat Üç’ şiiri ortaya çıkmış.

18. Tarihçi Herodot'un İzmir için söylediği ünlü bir sözü vardır: ‘Onlar kentlerini bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzü ve en güzel iklimlerinde kurdular.’

19. Aristo’nun, İskender’i ‘Görmezsen eksik kalırsın!’ diyerek uyardığı bir şehirdir İzmir.

20. Victor Hugo, Orientales adlı kitabında İzmir’i bir prensese benzetmesi de şehrin dünya edebiyatı içinde ne denli etkili olduğunu gösteriyor.


İzmir bir prensestir
Çok güzel küçük şapkasıyla.
Mutlu ilkbaharlar durmaksızın
Onun çağrısına yanıt verir.
Nasıl vazo içindeki çiçekler gülümserse,
O da denizler arasından ışıldar.
Hatta Arşipel*'in yaratılışından çok daha tutkulu.

– Victor Hugo

*Arşipel: Ege Denizi'nin Antik Çağ'daki adı.

Ve tabii ki Atatürk: ‘Bütün cihan işitsin ki efendiler, artık İzmir hiçbir kirli ayağın üzerine basamayacağı kutsal bir topraktır!’


Şimdi seni çok daha iyi tanıyoruz Güzel İzmir.

Yorum Yap
Hava